29 Mart 2012 Perşembe

Garip Bir Sezonun Ardından

"Kayakla atlama, asla sadece kayakla atlama değildir" diyesim var bu sezonla ilgili. Çünkü gördük ki kayakla atlama, biraz rüzgar, biraz kapı, biraz jüri, biraz şans ve bolca konsantrasyondur aynı zamanda...



Pavel Karelin'e veda ederek başladık sezona. 21 yaşındaki gencecik bir adam, teknik bir hata sebebiyle hava yastığının açılmayışı yüzünden hayata gözlerini yumdu... Sezon içinde ben bolca anma bekliyordum ne yalan söyleyeyim. Rus takımı saygı duruşu ister, kasklara foto falan takarlar, ya da en kötü siyah bantla tamamlarlar sezonu demiştim. Olmadı. Hatta hiçbir şey olmadı. Bir tek Çaykovski'de yeni inşa edilen yeni kayakla atlama tesislerin civarında onun adını taşıyan, başkanlığını da Pavel'i büyüten anneannesinin yaptığı bir fon kuruldu. Beni kesmedi ne yalan söyleyeyim.

Zehrimi döktüm yazının başında, o zaman artık başlayalım. Herkesin farklı hedeflerle başladığı bir sezon oldu bu. Vancouver'dan bu yana yok olimpiyatıdır, yok dünya şampiyonasıdır diyerek boyuna kısaltılan sezonlar, araya giren büyük turnuvalar vs... olmuştu. Bu sezon sadece 4 günlük bir Kayakla Uçma Dünya Şampiyonası'nın olduğunu bilen sporcular, sezonun ağırlığını tamamen klasiklere, dünya kupası ve 4-tepe'ye verdiler.

Sezon başındaki en önemli değişiklikler, şüphesiz Norveç'in başına Alexander Stöckl'ın geçmesi, Slovenya'nın Goran Januş'a teslim edilmesi ve Polonya'nın yıllar sonra "başbuğ"suz başlamasıydı. Hepsi güzel sonuçlar doğurdu neyse ki.



Avusturya'da bir doygunluk vardı bu sezon. Morgi zaten hafif bıkmış, "alacağımı aldım, siz oynayın" düsturuyla başladı her şeye. Kofler'in nefesi sezon sonuna yetmezken, Schlieri de kariyerindeki tek eksiği 4-tepe ile tamamlayarak kabuğuna çekildi büyük ölçüde. Koch'un Vikersund'a doğru ritm artırması, sezon sonunu domine etmesi, Avusturya'nın Avusturyalılıktan aldığı keyfi başka bir şeyden almadığını gösteren tek şeydi belki de.



Norveç'in geçiş sezonunu inanılmaz geçirdiği açık. Noriaki Kasai'den 1 yaş küçük bir antrenörle başladıkları, "bu bebeyi kim getirdi takımın başına arkadaş" nidalarıyla, itirazlarıyla boğuştukları sezonun her bir anından keyif  aldılar, hepimize de keyif verdiler. Avusturya sürekli dördüncü adamı arar, formsuz üçüncüyü değiştirmeyi bile düşünemezken, podyuma oynayabilecek iki ayrı takım çıkaracak havuzu oluşturmayı başardılar. Bardal'in dünya kupası şampiyonluğu, Rune Velta'nın Kayakla Uçma Dünya Şampiyonası'nda gelen madalyası, Anders Fannemel, Vegard Haukö Sklett ve diğer gençlerin Coc'u domine etmesi... Rüya gibi bir sezon oldu onlar adına.



Almanya için de yeni bir takım demek mümkün artık. Swen Hannawald, Eurosport'un Almanca internet sitesindeki blogunda bu sezon öncesinde ve başında "yeteeer Werner Şüsteeer" diye giydiriyordu birkaç defa... Bu sezon hem Alman kayak federasyonunun "iyi ki takımı ona teslim etmişiz be" minvalli açıklaması, hem de Swen Hannawald'in "eşeklik etmişim" yazısıyla Schüster'e hakkını teslim edişi, Almanya'nın ne kadar müthiş bir sezon geçirdiğini gösteriyor. Richie ve Severin ikilisinin artık dünya kupası podyumu seviyesine çıkışı, Andi Wank'ın 2 sene önceki yere, kendi zirvesine dönüşü ve okeye aranan dördüncü adam Maxi Mechler'in zaman zaman iyi işler yapması, onları tekrar zirveye oynayan bir takım haline getirdi. Şimdi en büyük sorun şu, gelecek sezon için Mechler'den daha iyi birini bulabilecekler mi, yoksa Mechler'in performansı daha üst seviyeye taşınabilecek mi?



Slovenya... Güzel kızl... ee insanların ülkesi. Geçen sezon sonuna geldiğimizde 3 aydır para alamayan, bitik, atlamaktan keyif almayan, basınla ters düşmüş bir takım vardı... Goran Janus takımın başına geçtiğinde "ne alakası var" demişliğim var ne yalan söyleyeyim. Ancak gelinen nokta inanılmaz. Artık bir altın madalyası, bir de bronz madalyası var Slovenya'nın Kayakla Uçma Dünya Şampiyonası'nda. Kayakla uçma performanslarının dışında, normal tepelerde de, geniş tepelerde de yıldız adayları çıkmaya devam ediyor gençlerden. Kranjeç zirve yaptı, tavan yaptı. Prevç seneye Dünya Kupası şampiyonluğu istese, kimse "manyak mısın birader?" demez artık... Neyse, bir sağ salim dönsün de önce...



Doğan güneşin krallığı Japonya'ya ayrı bir paragraf ayırmam lazım tabii. Hadi Daiki İto 2 sene önce Yaz Grand-Prix'si kazandın, hadi her sezon ilk beş insanısın, hatta yarış kazanmakta bana göre 2 sezon geç kaldın, senin olayını anlıyorum, Taku Takeuçi'ye ne oluyor?

Japonya, bu sezona kadar hep merkez olarak Japonya'yı seçiyordu. Kültürler malum, çok farklı Avrupa'ya göre. Gitmiş olanlar varsa uzakdoğuya, oranın gerçekten acayip olduğunu bilirler zaten. Kültür farkını bütün kış boyu, hatta 5-6 çekmesin diye sporcular, geleneklerine çok düşkün bu adamlar Japoya'dan kalkıp geliyordu yarışlara boyuna. Bu sene Avrupa'ya yerleştiler ve yolculuk onları en fazla Norveçli, Avusturyalı kadar yoruyor. Bu da performanslara yansıyor tabii... Seneye bu sistem devam edecek, başarılar da katlanacaktır.



Simi... Yenge bu adama hiç bakmıyor musun sen allahaşkına? Ya hasta, ya keyifsiz, ya halsiz... Adam 4-tepe öncesi bir gitti, nezle-grip derken 5-6 kilo verdi, vücut-kütle endeksi yerle yeksan oldu. Zaten 4-tepe gidince sezon anlamsızlaştı, o da en iyi bildiği işi yaptı sezon sonunda, milletin hedefine çomak soktu, ortalık karıştırdı. Seneye daha güçlü bir Simi göreceğimizden eminim. Dünya Şampiyonası da ayrı bir motivasyon olacak, kaldı ki 4-tepe için erkenden bir kez daha form tutacaktır Simi. Yenge pekmez içir...



Sarah Hendrickson'ı, Daniela İraschko'yu ve Sara Takanhaşi'yi unuttum mu? Hayır. Ancak sadece ufak bir paragraf açmak yetecek bu yeni başlayan Kadınlar Dünya Kupası'na. Henüz kayakla atlamanın bir kadınlar sporu olmadığını düşünenler var, ki haklılar, henüz aynı keyfi vermiyor. Ancak pilot sezonu geride bırakırken, kızların ne kadar genç ve yetenekli olduklarını anlamak çok uzun sürmedi. Seneye onları daha uzun ve daha keyifli bir sezonda, doya doya izleyeceğiz.

Ha bu arada, Lukas Hlava, Taku Takeuçi, Anssi Koivuranta, Denis Kornilov ve sezon sonuyla birlikte coşan Björn Einar Römoren'i de unutmayayım. Gelecek sezonu daha da keyifli hale getirecek onlar.

Bu arada, sana laflar hazırladım Matti Hautameki... 30 yaşında sporu bırakan adam nasılsa geri döner diyerek ağır konuşmuyorum ama cidden çok kötü oldu bırakman.

Artık daha ortada bir tur mu var ne... Dominasyondan uzak, takımlarda da, bireyselde de, tepe boyutlarında da erken konuşmak çok çok zor hale gelmeye başladı... Taraftar olanlarınız için zorlaşıyor iş ama kayakla atlama sevenler için keyif büyüyor... Seneye çok çok çok güzel bir sezon olacak.

TABİİ RÜZGAR İZİN VERİRSE!

Temmuz'da görüşmek üzere...

2 yorum:

  1. Çok güzel özetlemişsiniz sezonu ellerinize sağlık. Fakat yazınızda Hautameki'nin yanında Evensen ile de ilgili bir kaç cümle görmek isterdim ama o kadar eksiklik olsun:) Ayrıca Larinto'yu da unutmayalım kendisi yaz grand prix'sinde kendini aşıp bir daha sakatlanmazsa gelecek sezon onu da izleyeceğiz:)

    YanıtlaSil
  2. bn finlandiya ile ilgili bir paragraf bklerdim açıkçası ama yazı çok gzel olmuş

    YanıtlaSil