23 Şubat 2009 tarihli Newsweek Türkiye'nin Bahar Kader imzalı yazısı:
Kayak antrenörleri Fatih Kıyıcı ve Yüksel Özkavcı Erzurum'un güvenle sırtını dayadığı Palandöken Dağı'nın eteklerinde sporcularına antrenman yaptırırken, bir an dikkatleri dağıldı. Gördükleri gerçekten sıra dışıydı. Birbirine çok benzeyen üç genç, ayakkabılarının altına sicimle bağladıkları kornişlerle kayıyordu. Gerçi kayak takımından hafif olan alüminyum kornişler kara batmıştı ama, "Yetenekli, tutkulu ve yaratıcı çocukları hemen Kayakla Atlama Milli Takımı'nın kampına davet ettik" diyor Kıyıcı.
Kayakla atlama sporunun babası kabul edilen Norveçli Sondre Norheim ilk atlayışını rampa olmaksızın, bir kayanın üzerinden gerçekleştirdiğinde yıl 1860'tı. İki yıl sonra tarihe geçen bu dalda ilk müsabaka iptidai koşullarda Norveç'in Trysil kayak merkezinde yapıldı. Kayakla atlama Chamonix'de 1924'te gerçekleştirilen ilk Kış Olimpiyatı'ndan bu yana resmi spor dallarından biri. Bu spor dalının Türkiye'deki temeliyse resmi olarak 2007'de atıldı. Erzurum, Universiade 2011 (Üniversite Oyunları) düzenleme hakkını kazandı. Bu, kış sporlarına dair pek çok ilke vesile olması sebebiyle Türkiye için bir milat. 9 Erzurumlu çocuğun hayatındaki değişimse, sanki Erzurum'un ünlü kayak ülkesi Slovenya'ya dönüşmesi gibi. Üstelik bu peri masalı Türkiye'de pek çok başka çocuğa, dolayısıyla anne babaya ve kuruma ilham verebilir.
Kentte esen Universiade rüzgârında Norheim'in kokusu var. Kayakla atlama takımı oluşturulmak üzere Haziran 2007'de seçmeler yapıldı. Milli Takım seçmeleri için bölge okullarına ve spor kulüplerine haber verildi ama eleme yine de biraz el yordamıyla gerçekleşti. "Türkiye'de kayakla atlama rampası olmadığı için çok zorlandık. Seçmeler sırasında çocukların öncelikle fiziksel özelliklerine baktık" diyor Kıyıcı. Uzun ve zayıf olanlar ilk tercih edilenler. Uzun ve lifli kaslar önemli. Kilo çok belirleyici. Aynı rampadan aynı tekniğe sahip iki sporcu atlıyor. Daha rampadan çıkışta 1 kilo zayıf olan 4 - 5 metre öne geçiyor.
Spor dalı yeniydi ama elemeler zorlu geçti. Erzurum Aziziye Eğitim Kurumları'nda yapılan seçmelere 80 civarında genç başvurdu, sadece 15'i seçildi. Kimi kayakla atlama bile izlememiş bu gençler aslında ne için seçildiklerinin bile bilincinde değildi. 14 yaşındaki Faik Yüksel daha tecrübeli sayılabilirdi. Okulu yaz tatiline girdiğinden ailesiyle beraber köyde olan Faik'i arkadaşı seçmelere katılması için Erzurum'a çağırmış. Kayakla atlama öncesinde yedi yıl Alp Disiplini'yle uğraşan Faik'in bu dalda Türkiye ikinciliği ve Doğu Anadolu şampiyonluğu var. "Seçmelere koşarak geldim, ama ne olduğundan haberim yoktu" diyor Faik. "Elemeleri kazandığımı öğrendiğimde inanmadım. Ama sonra ilk kez uçağa bindiğimde çok heyecanlandım."
Seçilen küçük sporcular Slovenya'da kamp yapacaktı. Kayakla atlama adrenalin seviyesinin zirveye çıktığı spor dallarının başında geliyor. Rampa yüksekliğinin 90 metre olduğu atlayışlarda bu dalda Olimpiyat şampiyonu kayakçıların adrenalinden dolayı idrar kaçırdıkları ve atlayışlarını tamamladıktan sonra yarım saat adrenalin şokuna girdikleri biliniyor. Yaşları 8 ile 15 arasında değişen bu gençleri hayatlarında hiç görmedikleri bir sporu yapmak için hayatlarında hiç görmedikleri bir ülkeye, Slovenya'ya götürmek kolay bir süreç olmamış. Özkavcı, elemelerden geçen 15 sporcudan bazılarının değil yurt dışı, Erzurum'un dışına bile çıkmadığının altını çiziyor. Seçmelerden hemen sonra, Temmuz 2007'de Slovenya'nın Kranj kentindeki ilk kamp için sporcuların ailelerine çocuklar için bavul hazırlamalarını söyledikten sonra, havaalanında karşılaştıkları manzarayı unutamadığını anlatıyor Özkavcı. "Erzurum'dan Ankara'ya oradan da İstanbul üzerinden Slovenya'ya uçacaktık. Havaalanında buluştuğumuzda çocukların anne ve babaları ağlamaklı gözlerle çocuklarına sarılmış bekliyordu. Kontrolden geçerken bir baktık ki bavullar terlikler, şortlar, yiyeceklerle doluydu. Ne aileler ne de çocuklar ne olacağını bildiği için akıllarına ne geldiyse koymuşlardı."
Universiade 2011 bu çocuklar için sıçrama tahtası olabilir. Özkavcı, "Zorluklar içinde büyüyen ve vasat bir eğitim alan bölge çocuklarının fethedilecek yeni ufukları yok" diyor. "Ben de Alp Disiplini'nde sporcuydum ve pek çok şey vaat edilir ama yapılmazdı. Şimdi ilk kez hedef belirleyen, bütçe yaratan ve sözünün arkasında duran biri var." Özavcı, Kayak Federasyonu Başkanı Özer Ayık'ı kastediyor. Erzurum'dan yurt dışına gitmek, orta ve alt gelirli ailelere mensup bu çocuklar için hayal olmaktan bile uzakken, Slovenya'ya gidip uluslararası hocaların denetiminde kayak yapmak "olağanüstü bir durum" diyor Kıyıcı. 12 yaşındaki İrfan Çintimar uçağa bindiğinde çok korktuğunu ve kalkış anında kalbinin patlayacak gibi olduğunu söylüyor. Seçmelerde kamp için vize alanlardan Arda İpçioğlu da Slovenya'ya giderken ilk kez uçağa binmiş. O kadar korkmuş ki sürekli uçağın motorlarının durmaması için dua etmiş.
Erzurum'dan Slovenya'ya uzanan bu eğitim serüveni, ilk günlerinde sporculara yeni sorunlar yaşatmış. Dilini, kültürünü, yemeklerini bilmedikleri bir ülkede evlerinden çok uzakta kalmak başta içe kapanmalarına neden olmuş. Önceleri birbirlerinden ayrılmadan ve sessizce kendilerine söyleneni uygulayan taze sporcular, etraflarını tanımak için dikkatle gözlem yapmışlar. "Slovenya'ya ilk gittiğimizde biz kimiz ki buralara geldik" diye düşündüğünü söylüyor 12 yaşındaki Samet Karta. İnsanların ne konuştuğunu anlamadığı bir ülkede dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu kavramış. Bu noktada onların ifadesiyle "Yüksel ve Fatih Hoca" devreye girmiş. Gündüz antrenman yapan çocuklara geceleri İngilizce dersi vererek en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar konuşabilecek hale gelmelerine yardımcı olmuşlar.
Yabancı topraklar genç sporcuların yaşamlarına yeni açılımlar getirmiş. 15 yaşındaki Mustafa Taşyonar "Oraları gördükten sonra yerlere çöp atmamaya başladım" diyor. Günlük hayatın düzeni, insanların birbirine selam verip gülümsemeleri bütün sporcuların en çok etkilendiği değişikliklerden. İrfan için hayatındaki en büyük değişim, yemek yeme alışkanlığında olmuş. Slovenya yolculuğu takımın en küçüğü dokuz yaşındaki Taha Şimşek'inse kafasını daha fazla karıştırmış. "Burası nere ve ne yapacağız şimdi" diye düşünmüş ülkeye ilk geldiklerinde. İlk kamp sonrasında çekingenliği üzerinden atan Taha, artık havaalanlarında chek-in işlemlerini kendi başına halledip pasaport kontrolünden yalnız başına geçiyor. Antrenman için gittikleri toplam yedi Slovenya ve bir Avusturya kampı ile yurt içi seyahatler sayesinde zaman içinde usta birer seyyaha da dönüşmüşler. Gençlere seçme şansı yaratmak, başka bir dünyayı tanıtmak, onlarla şekillenecek bambaşka bir ülkenin hayalini kurma lüksü verebilir. Kayakla Atlama Milli Takımı için seçmelerden geçen çocuklar, gittikleri farklı ülkelerde edindikleri deneyimlerle "birey olma yolunda önemli adımlar atıyor" diyor Kıyıcı.
İlk olarak 10 metrelik rampadan atladılar. Sonra 20, 40, 60 ve 90 metrelik yüksekliklerden atlamaya başladılar. Kıyıcı, "Aştıkları her yükseklik, belki kişiliklerinde de yeni bir sayfa açtı ve kendilerine duydukları güven de arttı" diyor. Hatta Şubat 2009'daki son kampta Faik 117 metrelik bir atlayışla Slovenya basınında yer buldu kendine. Kamp komşusu Norveç kayak takımı çalıştırıcıları, "bir buçuk yıldır bu sporu yapan Faik'in erişilmesi güç bir başarı yakaladığını" düşünüyor.
Slovenya'daki kamplar, aynı zamanda elemenin devamı niteliğindeydi. Rampanın yükselmesi, derecelerde iyi sonuçlar getirmekle beraber takımdaki kaza ve sakatlıkları da arttırmış. İlk seçilen 15 çocuktan bugün sadece üçü yoluna devam ediyor. Mart ayında yapılacak seçmelere kadar toplam kadro şimdilik dokuz kişi. Antrenör Kıyıcı, bu tip sakatlanmaların doğal olduğu görüşünde. Takımda en çok düşenlerden biri de Mustafa. Yüzüstü düştüğü için pek çok kez yüzünden darbe almış ama bu kazalar onu artık korkutmuyor. "İlk düştüğümde tekrar atlayabileceğime olan inancım sarsıldı. Çok korkmuştum. Sonra hocalarım benimle konuştu. Tekrar denedim ve korkumu yenmeyi başardım" diyor. Ancak sporcuların hepsi Mustafa kadar cesur değil. Düşen veya rampaya çıkıp yapamayacağını anlayan çocukların bir kısmının bu spordan vazgeçtiğini belirtiyor antrenör Özkavcı.
Türkiye'de kayakla atlamanın tarihi daha yeni yazılıyor. Antrenörler Kıyıcı ve Özkavcı takımdan ayrılan çocukların yerine yenilerini bulmakta zorlanmamış. Erzurum'da kayak için yetenekli çocukların sayısının fazla olduğunu söyleyen Kıyıcı'ya göre eğitimin ekonomik kısmını organize etmek daha zor. Kıyıcı "Erzurum'da daha evvel Dedeman Oteli tarafından işletilen telesiyejlerin işletme hakkını alan Kayak Federasyonu buradan elde ettiği geliri de yeni sporcular yetiştirmek için kullanıyor" diyor.
Kağıt üzerinde bakıldığında yapılan yatırım bir kalemde hallolur gibi görünmekle beraber, bu eğitimin ciddi bir masrafı var. Şimdiye kadar yurt dışında sekiz kamp yaptıklarını söyleyen Fatih Kıyıcı, 15 sporcunun katıldığı her kampın ortalama bütçesinin konaklama, ulaşım, yeme-içme, sağlık masraflarıyla yaklaşık 20 bin Euro'ya çıktığını belirtiyor. Ancak masraf kalemleri bununla da sınırlı değil. Hepsi Kayak Federasyonu tarafından karşılanan ekipmanlar da bir hayli pahalı. Her bir çocuğa kayak takımı, ayakkabısı ve tulumuyla beraber 1000 Euro'luk masraf yapılıyor. Kıyıcı, "Bunlar tabii en iyi malzemeler. Aldığımız malzemeler doğrudan fabrikadan bu çocukların fizik özelliklerine uygun şekilde sipariş ediliyor" diyor.
Çocuklar sadece iyi malzeme kullanmıyor, eğitimlerinde de masraftan kaçınılmamış. Projenin mimarı Kayak Federasyonu Başkanı Ayık, Türk hocalarla beraber daha evvel Sloven Milli Takımı'nı da çalıştıran Vasja Basc, Ales Selak ve Bine Norcic'in gerek seçmelerde gerekse kampın yurt dışı ayağında çocukların eğitilmesinde çok çalıştığının altını çiziyor. Ayrıca Universiade nedeniyle Erzurum'a beş tane kayakla atlama rampası yapılması planlanıyor. Ayık, "bu rampa ve spor tesisinin bütçesinin yaklaşık 30 - 40 milyon TL olduğunu ve bütçenin yarısından fazlasının Avrupa Birliği tarafından hibe edileceğini" ekliyor.
Eğitim hamlesinin heyecan verici olduğu bir gerçek. Bu hamlenin bir uzantısı da kayakçıların yurt dışında eğitim görmesi. 2010'dan itibaren bir buçuk yıl boyunca kayakla atlama sporcularının Slovenya'nın Kranj kentinde yaşayacaklarını anlatan Kıyıcı "Bu büyük bir proje" diyor ve ekliyor: "Bundan evvel hep geçici çözümler üretildi. Ama şimdi bu çocukları yeni bir gelecek bekliyor. Piyango kazanmış gibiler. Bir buçuk yıl süresince Kranj'da okula gidip antrenman yapacaklar." Bu sayede 2014'te Soçi'de yapılacak Kış Olimpiyatı'nda ilk kez bu dalda yarışacak olimpik sporcularımız olacak.
Ayık, kış sporlarına yapılacak yatırımın "doğu bölgelerinde gelecekte sosyo-ekonomik yapının gelişmesinde etkin bir rol oynayacağına" inanıyor. "Geleceğin eğitimli kayakçıları hem bu sporun gelişmesine katkı sağlayacak hem de ileride genç sporcular yetiştirerek bölgenin kalkınmasında önemli bir görev üstlenecek" diyor Ayık.
Dünyada 149 yıllık bir geçmişe sahip kayakla atlama Türkiye'de kendi tarihini bu küçük adamlarla yazmaya hazırlanıyor. Küçük adımları arttırmak için kayakla atlamada Mart ayında Erzurum'daki yeni seçmeler herkes için fırsat olabilir. Kayak Federasyonu'nun kayak.org.tr adresli internet sitesini takip etmekte fayda var. Bir de başka spor dallarında benzer girişimleri teşvik ve talep etmek biraz da anne babalara düşüyor.
Korniş üzerinde kayak yapan üç kardeş için aralanan gelecek kapısı ilk haftalarda ayrılmalarıyla kapanmış. Ama rampanın ucunda yeni bir geleceğin kendilerini beklediğini gören akranları için gökkuşağı çok uzakta sayılmaz.
Foto: Engin Irız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder