Sevgili Ozan'ın yazısını okuyunca çok üzülmüştüm ama sonra düşününce ben de söylediği pekçok şeye hak verdim, yine de henüz pes etmedim.
Kayakla atlama, bize çok yabancı bir spor, kültürümüzde yok, Eurosport bu kadar kış sporları yayını yapmasa hayatımızda da bir yeri olmayacaktı muhtemelen.
Bundan birkaç sene önce İsviçre'ye gittiğimde orada tanıştığım insanlar bana en sevdiğin spor nedir diye sorduklarında buz pateni ve kayakla atlama dediğimde hepsi hayret içinde kalmışlardı ne alaka der gibi. Öyle de aslında, yani Türkiye'nin, Türklerin şimdiye kadar bu sporlarda ciddi hiçbir iddiası olmamış, yakın bir gelecekte de olması pek muhtemel gelmiyor bana, inşallah yanılırım. O yüzden fazla bir izleyici kitlesi de yok, merak edeni, bileni de.
Bununla birlikte, ben bu sporda çok özel bir şeyler gördüm, buz pateninde de öyle.
Buz pateninde sporcunun sadece o teknik anlamda gerçekleştirdiği hareketler, dolayısıyla fiziksel gücü değil, aynı zamanda artistik yönü, estetiği, kendi hissettikleri ve bana hissettirdikleri, onunla kendimi kısa bir an için de olsa bir bütünmüş gibi algılamam, sanki ben de yarışıyormuşum gibi yani, beni her zaman çok etkilemiştir.
Kayakla atlamada da öyle. Bir kere sporcudaki o cesaret, meydan okuma, onu takiben yine teknik olarak inanılmaz bir yetenek sunumu, tüm bunları kısacık bir anda gerçekleştirirken yaşadıkları, bunu dışavurumu, sporcuların arasındaki ilişkiler, mesela belki dikkatinizi çekmiştir, buz pateninde sporcular ısınmak için piste çıkarken ya da sıralarını beklerken birbirleriyle hiç konuşmazlar, kendilerini dış aleme kapatırlar, özellikle de rakiplerine.
Oysa kayakla atlamada, işte en son Planica'da gördük, birlikte Harlem Shake bile yaptılar, yani aslında yine rekabet var işin özünde, ama buz pateninde olduğu kadar işin bireysel yönü o kadar dışa vurulmuyor, atletler sanki yarışırken eğleniyorlar da, bu, mesela çok hoşuma gitmişti, eminim pek çok yakın arkadaşlıklar da kuruluyordur sporcular arasında.
Oysa kayakla atlamada, işte en son Planica'da gördük, birlikte Harlem Shake bile yaptılar, yani aslında yine rekabet var işin özünde, ama buz pateninde olduğu kadar işin bireysel yönü o kadar dışa vurulmuyor, atletler sanki yarışırken eğleniyorlar da, bu, mesela çok hoşuma gitmişti, eminim pek çok yakın arkadaşlıklar da kuruluyordur sporcular arasında.
Ama sadece bu değil. Gerek spor hakkında temel bilgileri edinmemiz gerek sizi o aleme kanalize etmesi, heyecana katması anlamında Ozan'ın yarış sunumunu gerçekten çok başarılı buluyorum, onu 2010-2011 Sezonu 4 Tepe Turnuvası'ndan beri dinliyorum. Yarış yayınlarının ve kayakla atlama blogunun bu spora ilginin artmasında payının büyük olduğunu düşünüyorum, en azından benim açımdan ve benimle birlikte çevremdeki bazı arkadaşlarım açısından da durum budur.
Belki birebir o heyecanı yaşamadığı sürece insanın bu sporla bir yakınlık kurması o kadar kolay olmayabilir, ama futbol fanatiği olmak için de her hafta stadyumlara taşınılması gerekmiyor Türkiye'de. İnsanlar evinden izlerken de gayet fanatikleşebiliyorlar. Gerçi sadece spora değil orada söz konusu ilgi bence, sporculara, onların yaşam tarzlarına, kazandıkları paralara, onları nasıl harcadıklarına, sağolsun magazin programları bu konularda bize oldukça ışık tutuyorlar! Gerçek şu ki, kayakla atlama hiçbir zaman futbolun gördüğü ilgiyi görmeyecek!
Genel olarak sezona ilişkin değerlendirmem ise şöyle: Bence bu sezon pekçok yeni ismin ya da yeni olmamakla birlikte beklenen patlamayı henüz yapamamış ismin yıldızlarının parladığı bir sezon oldu, Jan Matura, Piotrl Zyla, Peter Prevc, Andreas Stjernen, Michael Neumayer, Severin Freund...Ancak bu sürprizlerin dışında sezon genelinde fazla şaşıramadık, çünkü tüm bireysel kupaları tek bir kişi aldı nerdeyse, o da efsanevi Schlieri! Yani bu başarının ne anlama geldiği şüphesiz çok açık, dediğim gibi en büyük Schlieri, başka büyük yok, ama başkalarının da bu başarıların bir kısmında adı geçsin isterdim doğrusu! Fisskijumping sayfasındaki sezonu nasıl değerlendiriyorsunuz sorusunda 'freezing' cevabını işaretledim maalesef, abarttım mı acaba?
Her şeye rağmen kayakla atlama sevdam halen devam ediyor, ancak itiraf edeyim şu olimpiyat yayınının eurosport international kanalında verilmeyecek olması kafamı fena bozdu, biletleri de internet sitesinden alamıyorsunuz eğer Rusya'da yaşamıyorsanız. Olimpiyat Ulusal Komitesi'nin anlaşmalı olduğu yerler satacak diye bir bilgi var olimpiyat resmi sitesinde, o da bir seyahat acentası, bakalım bilet satacaklar mı? İnternet adresini veriyorum: http://serenas.com.tr/anasayfa/
Belki birebir o heyecanı yaşamadığı sürece insanın bu sporla bir yakınlık kurması o kadar kolay olmayabilir, ama futbol fanatiği olmak için de her hafta stadyumlara taşınılması gerekmiyor Türkiye'de. İnsanlar evinden izlerken de gayet fanatikleşebiliyorlar. Gerçi sadece spora değil orada söz konusu ilgi bence, sporculara, onların yaşam tarzlarına, kazandıkları paralara, onları nasıl harcadıklarına, sağolsun magazin programları bu konularda bize oldukça ışık tutuyorlar! Gerçek şu ki, kayakla atlama hiçbir zaman futbolun gördüğü ilgiyi görmeyecek!
Genel olarak sezona ilişkin değerlendirmem ise şöyle: Bence bu sezon pekçok yeni ismin ya da yeni olmamakla birlikte beklenen patlamayı henüz yapamamış ismin yıldızlarının parladığı bir sezon oldu, Jan Matura, Piotrl Zyla, Peter Prevc, Andreas Stjernen, Michael Neumayer, Severin Freund...Ancak bu sürprizlerin dışında sezon genelinde fazla şaşıramadık, çünkü tüm bireysel kupaları tek bir kişi aldı nerdeyse, o da efsanevi Schlieri! Yani bu başarının ne anlama geldiği şüphesiz çok açık, dediğim gibi en büyük Schlieri, başka büyük yok, ama başkalarının da bu başarıların bir kısmında adı geçsin isterdim doğrusu! Fisskijumping sayfasındaki sezonu nasıl değerlendiriyorsunuz sorusunda 'freezing' cevabını işaretledim maalesef, abarttım mı acaba?
Her şeye rağmen kayakla atlama sevdam halen devam ediyor, ancak itiraf edeyim şu olimpiyat yayınının eurosport international kanalında verilmeyecek olması kafamı fena bozdu, biletleri de internet sitesinden alamıyorsunuz eğer Rusya'da yaşamıyorsanız. Olimpiyat Ulusal Komitesi'nin anlaşmalı olduğu yerler satacak diye bir bilgi var olimpiyat resmi sitesinde, o da bir seyahat acentası, bakalım bilet satacaklar mı? İnternet adresini veriyorum: http://serenas.com.tr/anasayfa/
Olsun varsın, biz de elimizdekilerle avunuruz, yakında Yaz Grand Prix serileri başlayacak, bakalım özlemini duyduğum o sürprizler yazın gerçekleşecek mi? Hep birlikte göreceğiz, sağlıcakla kalın:)