Gördüğünüz gibi Vikersund’a ait
malzemeler bir türlü bitmek bilmiyor. Çantamdan, telefonumdan, fotoğraf
makinemden, cüzdanımdan, bilgisayarımdan… Her yerden paylaşılacak yeni yeni
şeyler çıkıyor karıştırdıkça. Muhtemelen bu sezonki Dünya Kupası heyecanını
bitirsek de ben hala Vikersund ile ilgili paylaşımlara devam ediyor olacağım,
uyarmadı demeyin sonra.
Takım
yarışından sonra ayaküstü pek çok röportaj yakaladım. Günün kahramanlarına
odaklanma isteğim, iki ismi öne çıkarttı: Şampiyon Avusturya takımında muhabbet
etmediğim tek kişi olarak kalan Thomas Morgenstern ile madalyayı garanti, şampiyonluğu
ise tatlı bir rüya olarak gören ev sahibini hayal kırıklığına uğratan eski
dünya rekortmeni Björn Einar Romören.
Şampiyondan
başlayalım. Morgi ile şampiyon takımın basın toplantısının hemen ardından
konuştuk:
Ben: Thomas, son takım
yarışlarında geçmişe nazaran ezici üstünlüğünüzü kaybetmiş gibiydiniz. Norveç sizi
iki kez geride bırakmayı başardı, son olarak da Slovenya birinciliği kaptı.
Bugün ise eski “kazanan” günlerinize geri döndünüz. Bunun sırrı nedir?
Tam kendisine ilk sorumu sorup
mikrofonu uzatmıştım ki, basın çadırında görev yapan garsonlar şampiyon takımın
diğer sporcularına imzalattıkları önlüklerini Morgi’nin de imzalayabilmesi için
rica minnet araya girdiler. Görevlilerin üstlerindeki beyaz önlüklere
hatırasını bırakan Morgi, sonrasında sizin için şunları söyledi:
Morgi:
Bizim bir sırrımız yok açıkçası. Sadece çok çalışıyoruz. Kendimize odaklanmaya
gayret ediyoruz ve böylece en iyiyi yapabilmek için uğraşıyoruz. Diğer takım
yarışlarında zorlu ve iyi olmayan rüzgar koşulları vardı. Bugün ise şartlar
mükemmeldi, sanki bir film gibiydi. Bu nedenle de ilk atlayışımızdan son
atlayışımıza kadar gerçekten çok özel, harika bir yarış çıkarttık diyebilirim.
Ben:
Kayakla atlama konusunda yeni yeni atılımlar yapan bir ülkeyi temsilen
buradayım ve ülkemizdeki genç sporcuların örnek aldığı isimlerden birisin.
Onlara ne gibi tavsiye…
Morgi:
Hangi Ülke?
Ben:
Türkiye.
Morgi:
Ah, tamam. Türkiye’ye gelmeyi ve Erzurum’daki bir kayakla atlama mücadelesinde
yarışmayı istiyorum. Gerçekten çok güzel olur.
Ben: (“Anaaağ,
lan ben Erzurum dedim mi? Yoo, demedim. Kendi dedi, Erzurum dedi, kim dedi, Morgi dedieeeee!” içsesimi bastırmaya çalışan şapşal bir gülüşle) Harika olur.
Hem böyle bir fırsat olursa genç sporcularımızın seni canlı izlemesi, hatta seninle
tanışabilmesi onlar için inanılmaz bir itici güç olur.
Morgi:
Elbette, ben de çok isterim.
Ben: Ben
de! J Zaman
ayırdığın için teşekkürler!
Morgi:
Rica ederim.
Morgi beni şaşırttı. Fazlasıyla hem
de. O Erzurum atağından sonra kendisine sormayı düşündüğüm her şey uçtu gitti
aklımdan. Morgi özelinden tüme varırsam, Avusturya takımına ayrı bir saygı
duymaya başladım Vikersund’dan sonra. Kayakla atlama tarihine damga vurmuş bir
takımın üyelerinin, kayakla atlamayı yeni öğrenmeye başlayan bir ülkenin insanına
bu şekilde sıcak yaklaşması şahsen çok hoşuma gitti. Ayrıca tüm sporcuların
kendilerini bir şekilde yetiştirmiş olduğunu görmem, basın ile güzel bir iletişim kurma
gayretleri, olgun tavırları, sıcak yaklaşımları…
Bir ay önce biri bana gelip de “Kofler,
Schlieri, Koch ve Morgi ile tanışacaksın” dese herhalde “Yok mu beni uyandıran!”
derdim uykuda olduğumu farz edip. Şimdi ise o anları hatırlayınca tatlı bir
gülümseme yayılıyor yüzüme.
Vay be...
Vay be...
Hakikaten çok güzel olur. Ama çok küçük ve büyük sporcular haricinde hiç bir şey olmaz diğerlerinden. Alçakgönüllülük ve saygı namına birşey bilmiyorlar. Sanki 40 yıllık sporcular yada tüm dünyanın tanıdığı ünlü starlar gibi davranıyorlar, tamam daha çocuklar ama ağaç yaşken eğilir eğer böyle giderlerse ben onları desteklemeyi reddediyorum.
YanıtlaSil