Evet, bugün de Lahti’de
atlayamadık. Oradaki yel hakkındaki
yorumu emekli olimpiyat şampiyonu Lars Bystöl çok güzel bir şekilde yapmış,
üzerine başka bir söz söylemeye gerek dahi yok: "Must be a hard job to be
a flagstick in Finland!" (Finlandiya’da gönder olmak zor bir iş
olmalı)
Madem eleme haberi yok, Vikersund
malzemeleriyle devam edelim isterseniz. Öncelikle bireysel yarış sonrası Martin
Koch röportajım:
Ben: Favorilerden biriydin. Hayal
kırıklığına uğradın mı?
Koch: Biraz, elbette. Altın için
gereken her şeye sahip olduğumu düşünüyordum. İlk anda biraz hayal kırıklığı
yaşadım, fakat giderek daha iyi hissediyorum.
Ben: Takım yarışı için
beklentilerin ne yönde?
Koch: Norveç ve Slovenya ile
savaşacağımızı düşünüyorum. Altın için mücadele edeceğiz.
Ben: Düşüşünden sonra herhangi
bir ağrı, ya da acı hissettin mi? (Reha Muhtar ekolünden bir sual)
Koch: Şu anda bir ağrım yok,
belki yarına olabilir fakat şu anda yok.
Ben: Neden düştüğünü anlayabildin
mi peki?
Koch: Bilmiyorum. Gerçekten
bilmiyorum.
Ben: Vikersundbakken hakkında ne
düşünüyorsun?
Koch: Güzel. Burada atlayış
yapmak gerçekten keyifli. Rüzgarlı hava şartları vardı, onu saymazsak tepe
harika.
Şimdi de bireysel yarış basın toplantısı:
Tore Fossen: Martin, bronz
madalya sahibi. İkinci turda neler oldu?
Koch: Gerçekten bilmiyorum.
Rakiplerim uzun atlayışlar yapmıştı, dolayısıyla benim de mesafeyi bulmam
gerekiyordu. Bunu yaptım da. Normalde bu tip bir atlayışta ayakta kalırdım, fakat
bugün dengem biraz yana doğru bozuldu. Bu
uzunlukta bir atlayışta böyle bir hatanın telafisi olmuyor.
Tore Fossen: Rune, şu ana dek çok
başarılı bir sezon geçiriyorsun. Burada da bu başarını bir gümüş madalya ile
taçlandırdın. Neler söyleyeceksin?
Velta: Teşekkürler. Benim için
gerçekten de harika bir sezon oluyor.
Bugünkü de mükemmel bir sonuç.
Tore Fossen: Robert, Dünya Şampiyonası tarihinde ilk kez podyumdasın ve zirveyi kapmayı başardın.
Bugün şartlar nasıldı? Halinden memnun olduğunu düşünüyorum.
Kranjec: Şampiyon oldum, elbette
mutluyum. (gülüşmeler) Şartlar çok iyi değildi, daha iyi olabilirdi. İlk
atlayışta rampa içi hızım yeteri kadar yüksek olmadığı için çok uzun bir mesafe
bulamayacağımı biliyordum. İkinci atlayışta uzağa gideceğimin farkındaydım,
ancak 244 metreye ulaşabileceğimi de düşünmemiştim. Uygun koşullar olursa burada
250 metre atlanabileceğini düşünüyorum.
Tore Fossen: Diğer iki atlete de
aynı soruyu yöneltmek istiyorum. Robert burada 250 metre atlamanın mümkün
olduğunu söylüyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Martin?
Koch: Evet, mümkün. Ancak
şartların mükemmel olması gerekiyor. Zor, ama mümkün.
Tore Fossen: Peki Rune, sen ne
düşünüyorsun?
Velta: Doğru şartlar ve doğru
sürat yakalanırsa bence de mümkün.
Basın: Rune, rampadan çıkarkenki
düşüncelerin ve hislerin nelerdi? Son
atlayışı sen yaptın.
Velta: Sadece yapmam gerekenlere
odaklanmıştım. O kadar.
Basın: Rune, atlayışını yapmadan
önce Robert’in 244 metre atladığını biliyor muydun?
Velta: Evet, en azından uzun bir
atlayış yaptığını biliyordum. Martin’in de düştüğünü gördüm. Yine de uzun bir
atlayış yapmak zorunda olduğumun farkındaydım.
Basın: Robert, bir Slovenyalı
olarak Vikersund benim favori tepem diyebilir misin bugünden sonra?
Kranjec: Hayır. (gülüşmeler)
Basın: Neden?
Kranjec: Çünkü alçak kapıdan ve
iyi olmayan şartlarda uzun atlayış yapabilmek gerçekten çok zor. Ayrıca
biliyorsunuz, bir Slovenyalı olarak Slovenlere karşı sorumluluklarım var.
Basın: Rune, atlayışını yaptıktan
sonra bütün takım sana koştu ve seninle birlikte sevindi. Anders Bardal
müsabaka sonrası yaptığı açıklamada madalyayı senin kazandığını, fakat bu
ikinciliği tüm takımın ortak başarısı olarak gördüklerini söyledi. Sen de bu
şekilde mi düşünüyorsun, bu gümüş madalya tüm takım için diyebilir misin?
Velta: Evet, ben de o şekilde
düşünüyorum. Biz bir takımız, her gün beraberce yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
Muhakkak takımdaki herkesin bir parçası var bu başarıda.
Basın: Norveçliler bir “Alexander
Stöckl etkisi”nden bahseder oldu bu günlerde. Stöckl senin için ne anlama
geliyor ve bu madalyadaki rolü ne?
Velta: Alex bana ve diğer takım arkadaşlarıma
güzel bir şans verdi. Kayakla atlama adına bize kattığı ve ona minnettar
olduğumuz bazı yenilikler oldu. Artık yarınki takım mücadelesini bekliyoruz.
Norveçliler'de Stöckl etkisi, Almanlar'da Schuster etkisi. Aslında bir ülkenin bir spor branşında iyi olup olmadığının göstergesi, sporcu yetiştirmesi kadar antrenör yetiştirmesi olarak da görülebilir. Tabi o antrenörleri ithal etmek de bir handikap Avusturyalılar için :)
YanıtlaSilAvusturyanın başındaki bir Alman hatırlatmak isterim :)
YanıtlaSilHayır değil, düzeltmek isterim :)
YanıtlaSildenemek için yapmiştim :P :))
YanıtlaSil:))
YanıtlaSil