20 Şubat 2012 Pazartesi

Norveç Güncesi | Oslo Yolları Karlı

Cuma gerçekleşen Oberstdorf eleme yayınını izleyenler için kısa bir özet geçmiştik, lakin bunu byte’lara dökmek daha kalıcı olacak, ne de olsa söz uçar yazı kalır kelamı boşa sarf edilmemiş. TK 1753 sefer sayısıyla Norveç'in başşehri Oslo'ya doğru yol almaktayım. Fırsattan istifade, Vikersund öncesinde bu yolculuğun nasıl hayata geçebildiğinden bahsetmek isterim.

Vikersundbakken inşa edildiğinden beri Norveç, hem ülkece çabaları, hem de tepenin kendi karakteristikleri sayesinde yıllardır Planica için söylenegelmiş “en harika tepe” payesini tekeli altına almaya çalışıyor. “Bütün tepelerin anası” olarak anılan Letalnica, hala kayakla atlamanın, dolayısıyla da kayakla uçmanın en büyük mabedi kimilerince; yine de Vikersundbakken’de, dünyanın mevcut en büyük tepesinde (hs 225, yani tepe mesafesinin 225 metre olduğunu da hatırlatayım) yapılacak ilk kayakla uçma şampiyonası bu spora gönül veren herkes için kutsal bir ziyaret alanı olmayı vaat ediyor. Bu şiar, aylar öncesinden şahsımı da dürtmeye ve orada bir şekilde bulunabilme amacıyla çaba sarf etmeye itti. Bu uğurda neler yaptın derseniz, uzun süre istedim. Evet, sadece istedim. İstemek başarmanın yarısıymış diye bağlayacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, yalnızca isteyerek hiçbir şey başarılmıyor maalesef. Bu isteme faslını uygun bir anda fırsata dönüştürebilmek, bu fırsatı değerlendirebilmek için de çabalamak lazım. Benim fırsatım da organizasyon ile iletişime geçmemle başladı.

Evet, istemekten başka hiçbir şey yapmayınca başarabilmek imkansızdır diyorduk. Organizatörler ile twitter üzerinden iletişim kurduktan sonra sitemiz adına akreditasyon alma şansımız olup olmadığı konusunda bilgi rica ettim. Bir form doldurmam istendi. Gayet dürüstçe, blog yazarı olduğumu, kar amacı gütmeyen bu internet sitesinde gönüllü bir şekilde yazarlık yaptığımı belirttim. (Dürüstlük hangi çağda bu şekilde belirtilme başlanmış olabilir? Elektrik faturalarıyla yurt dışına temelli kaçan/göçen atalarımıza bu konuda bir miktar kabahat bulmuyor değilim). Aradan yalnızca üç gün geçmişti ki, basın akreditasyonu aldığıma dair bir e-posta aldım! Alelacele pasaport ve vize işlemlerine giriştim, çünkü üç haftalık bir sürem vardı ve turistik – sportif vizeler için iki haftalık bir değerlendirme süresi öngörülmüştü.

Evrak on gün içinde –mucizevi bir süre, bu kısım tek başına yazı olmayı hak ediyor- tamamlandı, elçiliğe gidildi, uçağa on iki gün kala vize görüşmesi yapıldı. İmzalı davet mektubum posta yoluyla şahsıma ulaşmamıştı ve görevli beyefendi bu şekilde vize almamın çok zor olduğunu söyledi. Yine de bu süreci hızlandırmak adına evraklarımın turistik – sportif yerine, iş (ecnebilerin “business” adını verdiği nane) olarak değerlendirilmeye alınacağını, böylece evrak tamamlandığında üç gün içinde vize işlemlerimin tamamlanacağını belirtti.

Hemen organizasyondan görevlilerle iletişime geçtim. Ama ne geçmek… Ortalığı ayağa kaldırdım desem yeridir. Medya servisi yetkilisi ve organizasyon sorumlusu sırf benim vize işlemim için organizasyon sekretaryası imzalı ve adıma düzenlenmiş bir evrak faksladılar, bununla da kalmayarak evrakın akıbetini e-posta yoluyla şahsen sordular. Bu esnada Norveç Büyükelçiliği’nden gelen bir e-posta, eksikliğe rağmen vizemin çıktığından bahsediyordu. Yani olmaz denilen şey olmuş, imzalı davet mektubu bana ulaşana dek vize işlemlerim tamamlanmıştı. Böylece organizasyonun bu çabası da “En müreffeh ülke neresiydi? Norveç, evet…” doğrulamasıyla mansiyona hak kazanmaktan başka bir işe yaramamış oldu. (Yine de bu evrak da elçiliğe teslim edildi, “refuse” korkusu aşılmışken “refugee” de olmayacağımızı teminat altına almış olalım)

Sonrası derseniz, yolculuk hazırlıkları… Bu süreçte Ozan Sülüm sağolsun, fırsattan istifade yayınında bir mikrofon da bana açtı cuma akşamı, çok zevkli bir eleme yayını yapma fırsatı bulduk beraberce. Hem özetle bu hikayeyi paylaştık, hem de Vikersund hakkındaki öngörülerimizi. Şimdi Oberstdorf da geride kaldığına göre, önümüz Vikersund… Güncemizin ilk noktası burada olsun. Ekine de başarıya giden yolun fotoğrafını ekleyeyim. Yazı dünün, fakat fotoğrafı henüz birkaç saat önce çektim. Hikayesi de yarın gazetenizde değil, burada.

Jokullmagic Oslo’dan değil, Bergen'den bildirdi. Yazıyı yayımlayana kadar buralara gelince... Neyse, yarın devam edeceğiz demiştik.

Merkez?

5 yorum:

  1. harikasınız, devamını sabırsızlıkla bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  2. Çok keyifli bir yazı olmuş Sertan.. Yaptıklarını ve gördüklerini büyük bir heyecanla takip ediyoruz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Kahraman20 Şubat 2012 22:43

      çok güzel olmuş takipteyim

      Sil
  3. harika bir yazı :) bir daha bir daha okumak geliyor içimden sanki oradaymışım gibi :) bu yazıdan sonra daha çok orada olmak istediğimi anlıyorum...çok güzel bir yazı olmuş kafamda harika bir resim yarattım bile devamı gelir umarım teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  4. Müthiş! Süper! hani gerçekten gülceye katılıyorum :) öncelikle hem siz hemde biz okadar şanslıyız ki şimdiden çok teşekkürler emeğinize sağlık :) hani ne kadar etkili yada yeterli olur bilemicem ama sizden gelicek her şeyi dört gözle bekleyen 3 kişi olarak biz burdayız... Tekrar çook teşekkürler özellikle Vikersund apayrı bir olay benim için devamı bekliyoruzz.. :)

    YanıtlaSil